16 Ağustos 2012 Perşembe

Robin van Persie, Manchester'in Kırmızısında


"Önümüzdeki sezon sözleşmemi yenilemeyeceğim" dediğinde aslında Arsenal ile arasındaki bağlar kopmuştu Hollandalı yıldızın. Kariyerinin en parlak sezonunu hiç kupa alamadan kapatmış olması bile Arsenal'den ayrılma isteğini anlamak için yeterliydi. EPL'de 30, ŞL'de ise 5 gol attığı sezonu eli boş kapadı RVP. Adı transfer sezonunun başından beri Real Madrid, Manchester United, Manchester City ve PSG ile anılıyordu zaten golcü oyuncunun. O kararını talipleri arasında kupa kaldırma ihtimali en yüksek olan ve en sistemli takım olan ManU'dan yana kullandı.

Manchester United, geçen sezonu sakatlıklarla boğuşarak geçirdi ve buna rağmen sezonu averaj ile 2. olarak bitirdi. Diğer yandan ise geçtiğimiz sezonu kupa alamadan kapatmış oldular ve şampiyonluğu en ezeli rakipleri olan şehrin mavi yakasına, Manchester City'e kaptırdılar. Bu bakımdan ManU'ya bu sezon için takımı ileriye taşıyacak transfer hamlesi şarttı ve önce Kagawa sonrasında ise Robin van Persie transferleri ile rakiplerine gözdağı vermiş oldular. 

Manchester City ise bu sezon transferde ağır kalmış durumda, aşırı derecede transfer yaptığı için kadrosu fazla şişkin olan City daha çok nokta transferler peşinde koşuyor (alışılmadık şekilde) ve oyuna yeni dahil olmuş PSG'den de dolayı, transferde pek başarılı olamıyor. Kadrolarına sadece Jack Rodwell'i katabilmiş durumdalar.

Arsene Wenger için ise durum içler acısı, Robin van Persie'nin ManU'ya gitmesi bile başlı başına ManU'yu şampiyonluk yarışında Arsenal'in bir adım önüne taşımış durumda. Ayrıca Alex Song'un üzerinde de Barcelona rüzgarları esmekte. Arsenal yaptığı transferler ile takımı bir taraftan toplayıp güçlendirirken, elinden kaçırdığı oyuncular yüzünden de sürekli olarak yeni açıklar vermekte. Arsene Wenger bu durumdan sıkılmadığı sürece Arsenal üst sıralar için mücadele eden takım görüntüsünü koruyacaktır fakat Wenger bu köşe kapma oyunundan sıkılırsa Arsenal lige erken havlu atabilir.

EPL'de bu sezon, geçtiğimiz sezondan daha büyük bir heyecan fırtınası bizleri bekliyor gibi.

Bir Garip Assaidi


Bugün Liverpool resmi sitesinden yaptığı açıklama ile Oussama Assaidi'yi 3 Milyon Pound karşılığında kadrosuna kattığını açıkladı.

Galatasaray'ın transfer gündemine gelene kadar ülkemizde pek tanınmayan bir futbolcuydu Oussama Assaidi. Medya bile kendisinin İstanbul'a gelip Galatasaray yöneticileri ile görüşmesi sonrasında haberdar olmuştu kendisinden. O dönem ufak pürüzler dışında anlaşıldığı söylenmiş hatta yanlış hatırlamıyorsam Assaidi bir süre İstanbul'da kalmıştı.

Heerenveen'in Galatasaray'la daha anlaşmadığı, oyucunun kulüp ile anlaştığı haberleri çıkmış sonra bu transfer arap saçına dönmüştü. Galatasaray ise sezon başından beri asıl hedefi olan Amrabat'ı transfer edince Assaidi'yi unutmuştu.

Daha sonra Assaidi'nin Ajax forması ile fotoğrafları çıktı ve Ajax ile imzanın an meselesi olduğu haberleri dönmeye başladı. Fakat daha önce adı bu transferde pek anılmayan Liverpool araya girerek spekülasyona yer bırakmadan bu transferi sonlandırarak bu yılan hikayesine son verdi.

Galatasaray benzer maliyete sahip (belki Assaidi o dönem alınsa daha ucuza mal olucaktı) iki oyuncu arasından Amrabat'ı seçmiş oldu. Bu hamlenin doğru mu yanlış mı olduğunu ise zaman gösterecektir, futbolcular daha sahaya çıkmadan konuşmak için biraz erken.

İnecek Kalmasın


Yıllardır altyapıya verdiği önemle, yetiştirdiği genç oyuncularla sürekli gündemde olan Arsenal son 2 sezondur takımdan kopartılan yıldızları ile meşhur olmuş durumda.

Barcelona'nın 2 sezon boyunca süren psikolojik müdahaleleri sonucunda kaptan Cesc Fabregas'ı daha fazla elinde tutamayan Arsene Wenger istemeyerek de olsa geçen sezon oyuncusunu Barcelona'ya satmak zorunda kalmıştı. Bunların üzerine Clichy ve Nasri'yi de Manchester City'nin sınırsız para gücü karşısında elinde tutamamıştı.

Arsene Wenger yine elinde kalanları iyi değrlendirmiş, oturmuş sistemi ile takımının ligi 3. sırada bitirmesini sağlamıştı. Takımın yıldızı ise kaptanlık bandını Fabregas'tan alan ve sezonu 30 gol ile tamamlayan Robin van Persie oldu.

Fakat Arsenal treninden, futbolcular; Manchester ve Barcelona duraklarında inmeye devam ediyorlar. Robin van Persie önümüzdeki sezon sona erecek olan sözleşmesini uzatmak istemediğini açıkladı ve Manchester şehrinin kırmızı tarafının bu açıklamanın üstüne 24 milyon pounda Arsenal'i ikna etmesi hiç de zor olmadı. Diğer tarafta ise Barcelonalı futbolcular bu sefer de Alex Song üzerinde çalışmalara başlamış durumdalar, Fabregas trasnferindekine benzer bir şekilde Song hakkında sürekli demeç verip transfer olması gerektiğini vurguluyorlar. Bu koşullar altında Alex Song'un da Arsenal'de daha fazla durması zor gibi duruyor.

Arsene Wenger ise ne kadar isyan etse haklı, 2 sezondur takıma direk olarak katkı yapabilecek oyuncular transfer edebiliyor ve Fabregas,Nasri,van Persie... gibi yıldızlarını satmak zorunda olmasaydı önümüzdeki sezon rahatça EPL'nin şampiyonluk adayları arasında sayılabilecek bir kadrosu olacaktı.


Arsenal'in Nasri, Clichy, Fabregas, van Persie transferlerinden kasasına koyduğu miktar yaklaşık olarak: 100 milyon €. 

14 Ağustos 2012 Salı

Soyguna Karşıyız, Maça Gitmiyoruz


Daha önce şu yazımda bahsetmiştim, Elazığspor'un maçı İzmir'de yapma sebebinin büyük ihtimalle bilet fiyatından vurgun yapmak istiyor oluşu diye. Ve bugün bilet fiyatları açıklandı; kale arkası 55tl, maraton 105tl, kapalı ise 255 tl olarak. Bunun üzerine taraftar grupları kulüplere tepki gösterdi, 1907Unifeb diğer taraftar grupları ile ortak bir bildiri yayınlayarak "Soyguna Karşıyız, Maça Gitmiyoruz" dedi:


Soyguna Karşıyız, Maça Gitmiyoruz
14 Ağustos 2012
Geçtiğimiz sezonlarda sıkça şikayet ettiğimiz ve eleştirdiğimiz fakat her sezon başında bir umutla, "acaba" diyerek düzelmesini beklediğimiz Anadolu kulüplerinin fahiş bilet fiyatı politikasının bu sene de aynısı gibi devam edecek olması ve bunun daha ilk haftadan ortaya çıkması bizleri umutsuzluğa sevk etmiştir. Görülmektedir ki; futbolun asli bir unsuru, olmazsa olmazı olan taraftarları, üzerlerinden para kazanacak bir topluluk olarak görmek Türk futbol yöneticilerinin iflah olmaz bir hastalığıdır. Bu hastalık Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısını, taraftar ekonomisini ve futbol seyircisinin gelir durumunu düşünmeyi engelleyen, gözleri kör ederek yalnızca gelecek birkaç milyon doları hayal ettiren bir hastalıktır.

Takımına bağlı olan taraftarların tutkusundan, takımını yalnız bırakmama arzusundan yararlanmaya çalışılması en hafif tabirle ayıptır. Kulüplerin ve kulüp yöneticilerinin bu ayıbına bizler alet olmak istemiyoruz. Bizler maça gitmiyoruz ve tüm taraftarlarımızdan bilet satın almamalarını, maça gitmemelerini ve taraftarı soyma planını boşa çıkarmalarını bekliyoruz. Kulübümüzden ise bu tür bilet fiyatı uygulanan deplasmanlarda Fenerbahçe tarafı için bilet talep etmemesini ve her şartta takımının yanında olmaya çalışan Fenerbahçe taraftarının haklarını korumasını rica ediyoruz.

Başta TFF olmak üzere futbolu yöneten unsurlara da bir kez daha çağrı yapıyor, son derece komik ve rezil durumlara sebep olan bilet fiyatlandırması konusunda kulüplere standart getirilmesini ve futbolun çekici hale gelmesindeki en büyük pay sahibi olan taraftarların zalim yöneticilere karşı korunmasını istiyoruz.

FENERBAHÇE TARAFTARLAR BİRLİĞİ




Son gelen haberlere göre, taraftarın tepkisi sonucunda bilet fiyatları; kale arkası 40tl, maraton 80tl, kapalı ise 200tl olarak değiştirildi.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Bu İşte Bir Saçmalık Var


Fenerbahçe'nin Süper Kupa ilk 11'i şu şekildeydi:
Volkan, 
Orhan - Bekir - Egemen - Hasan Ali Kaldırım
Mehmet Topal - Cristian
Mehmet Topuz - Alex - Caner
 Kuyt 

Aykut Kocaman'ın bu oyuncuları yedeklemesi veya taktiksel değişikliğe gitmesi durumunda yararlanacağı yedek kulübesinde ise: Mert, Selçuk, Stoch, Krasic, Recep, Sow, Semih oturuyordu.

Fenerbahçe'nin tek forveti olan Kuyt'u yedek kulübesinde 2 oyuncu yedekliyor Sow ve Semih. Semih ve Kuyt'un benzer özelliklerde olduğunu ve Fenerbahçe'nin yabancı sınırlamasında sorunu olmadığını düşünürsek kulübedeki Semih tercihi oldukça yanlış gözüküyor.

Peki defans hattını kim yedekliyordu?
Stoch, Krasic, Recep üçlüsünün; Caner, Mehmet Topuz, Alex üçlüsünü yedeklediği bariz gözüküyor. Peki Bekir, Egemen, Orhan, Hasan Ali 4'lüsünden biri sakatlansaydı oyuna kim girecekti?

Diyelim ki Caner sol beki yedekliyor, hadi Orhan yerine Mehmet Topuz oynarı da kabul ettik diyelim; Bekir veya Egemen'in yerine Selçuk Şahin mi oyuna girecekti? Serdar Kesimal nerede? Rakibin pas trafiğini keseceği bu kadar belli olan bir maçta ligin en iyi pas yapan stoperi olan Serdar neden kadroda bile yok?

Antremanlarda takımın yıldızı denilen Salih niye yedekler arasında bile yok, oyunun seyrine göre oyun 4-3-3'e döndürülmek istese orta sahanın göbeğine Alex mi çekilecek? Yoksa Mehmet Topal- Cristian- Selçuk üçlüsüyle fantastik denemelere mi imza atılacaktı?

Bu durum sadece bu maça özgü olsaydı bu kadar sert eleştirmek durumunda kalmazdım fakat 2 hafta önceki Vasuli maçında da forvette Semih ve sahada da Kuyt varken yedek kulübesinde Sow ve Bienvenü birlikte oturuyorlardı. Aykut Kocaman'ın taktiksel olarak eleştirilmesini geçtim fakat yedek kulübesindeki bu saçma tercihler ve belirli bölgelere yığılmalar maç içindeki zorunlu değişikliğe gerek duyulan dakikalarda takımı yakabilir.

İşin hoş tarafı takım daha ne kadar kötü olabilirdi ki? Varsın Selçuk Şahin stoperde oynasın ne olacak.

Süper(!) Fenerbahçe


Volkan maçında başında sakatlanmasa, Cüneyt Çakır Kuyt'a yapılan harekete faulü çalsa şu an farklı şeyler konuşuyor olurduk. Ama bunlar asla bu maçın bahanesi olmamalı, Fenerbahçe dün maçı kazanma isteği ve taktik disiplini olmayan bir oyun ortaya koydu, bireysel olarak istekli oyuncuların çabaları golleri getirse bile genel şablonun galibiyeti getirmiyeceği belliydi.

Fenerbahçeyi taktiksel ve biraysel olarak ayrı ayrı değerlendirecek olursak,

Taktiksel olarak:
Galatasaray'ın pres gücü yüksek forvetleri defansla orta saha arasına girerek bütün pas trafiğini kitledi. daha geçen haftanın başından Umut-Elmander ikilisi oynayacağı belliydi ve bu ikilinin en büyük özelliğininde pres yapmak olduğunu bilmeyen yok. Fakat bu sorun karşısında hiç önlem alınmadığı ilk dakikadan ortaya çıktı, defans oyuncuları pres karşısında ne yapacaklarını şaşırdı ki daha maçnda başında Bekir'in pas hatasından Galatasaray golü buluyordu.
Orta saha yokları oynadı üst üste pas yapamadığı gibi defansa da yardım etmedi ve transferin şart olduğu adeta gözümüze soktu. Yönetimin hala transferi kapattık demesi şaka gibi. Bu orta saha ile sezonu bitirmek deli cesareti ister.
Takımın hücum hattı geleceğe yönelik iyi sinyaller verse de taktik yüzünden etkili olamadı. Alex rakip defans içinde erirken doğal olarak Kuyt topla buluşamadı. Aykut Kocaman, Kuyt'ın sürekli rakip defansın içinde ayakta kalabilmesini iyi okuyamadı, halbuki Sow'u daha erken oyuna alsa veya maça Sow ile başlasaydı, Kuyt Sow ikilisi Semih Dany ikilisine çok rahat üstünlük kurabilirdi, bu durumda da Fenerbahçe uzun toplarla bile rakibi tehdit edebilirdi ama bu hamle 90'da gelince hiçbir işe yaramadı.

Bireysel olarak bakacak olursak:

Volkan: daha maçında başında sakatlandığı için hakkında bişey söylemek zor.
Mert: daha maça ısınamadan hatalı bir çıkış ile gol yedi, golün baskısıyla da 1-2 pozisyonda üst üste hatalar yaptı. Mert ilk defa bana kalede güven vermedi, Volkan sakatlanmasaydı ilk 2 golü yemezdik.

Orhan Şam: Geçen sene görev aldığı maçlarda defansif yönü kuvvetli gözüktüğünden beğenmiştim, fakat eksik tekniği pres altında çok göze battı, hücuma çıkmaya çalışırken de sürekli arkasında boşluklar verdi.
Bekir: Tek hamlede başarılı bir stoper fakat topla oynama özelliği olmaması takımı zor durumda bırakıyor, pres yedikçe saçmaladı ne yapacağını şaşırdı, yanında sürekli arkasını kollayacak sıkıştığında gelip ayağından topu alacak bir oyuncuya ihtiyaç duyuyor sürekli olarak, bu tip yardım gelmeyince de hataları iyice göz önüne çıktı.
Egemen: Baskıya rağmen savunmada çok fazla bocalamadı, pas konusunda da Bekir kadar sıkıntı yaşamadı. Yanına Yobo monte edildiğinde Lugano'yu aratmayacağının sinyallerini verdi.
Hasan Ali Kaldırım:  Maçın genelinde fena bir oyun ortaya koymadı, önündeki ve yanındaki oyuncular ile uyumu arttıkça daha da iyi olacağının sinyalini verdi. Galatasaray'ın sağ kanattan etkili olamamasında büyük pay sahibiydi.

Mehmet Topal: Orta saha da hiç bir varlık gösteremedi, defansif anlamda bişeyler yapmaya çalıştı fakat kısıtlı olan oyun kurma yeteneği pres altında yok oldu ve orta sahanın hakimiyetinin Galatasaray'da olmasının en büyük sebeplerinden biri oldu.
Cristian: Bazen haksız eleştirildiğini düşünsem de dün rezalet bir oyun sergiledi, defansif olarak varlık gösteremezken, takım hücuma çıkarken de sürekli rakip oyuncuların arasında markajda kaldı, topu almak için ekstra çapa sarf etmeyince de takımın direncini düşürdü.

Caner: Maç boyunca birşeyler yapmaya çalıştı, çabaladı ama yapamadı. Son dakikadaki gereksiz hareketi yapıp penaltıya sebep olmasaydı belki kötünün iyisi olarak nitelendirilebilirdi, fakat son derece saçma sapan bir hareketle rakip 10 kişiyken maçı rakibe hediye etti adeta.
Mehmet Topuz: Sağ kanatta yine boş çabaladı, o bölgenin oyuncusu değil fakat yine de azimli gözüktü. Maçın son bölümünde orta sahanın merkezinde oynadı, o bölgeye alıştığında verim alınabileceğini gösterdi.

Alex: Arkasından destek gelmeyince doğal olarak maç içinde çok gözükmedi, her zamanki sert kavisli orta şeklindeki frikiği baraja çarpınca gol oldu.

Kuyt: Nokta transfer olduğunu gösterdi, yaşına rağmen ikili mücadelelerde rakip defansı zorladı, pres yaptı, koştu çırpındı, saçma sapan bir karambolde de golünü attı. Takımın hücumda çoğalabilmesinin tek başına sağladı.

Milos Krasiç: Takımı hiç tanımadan maça çıktığını ve çok az süre alabildiğini düşünürsek fena oynamadı, topu saklamayı başarabilen ve etkili orta açabilen bir oyuncu olduğunu gösterdi.  Forvet arkasına kayıp Alex'in sağa kaymasına sebep oldu bu şekilde hücumda takımın varyasyon denemesine de imkan verdi. Daha net bir analiz için 1-2 hafta daha geçmesi lazım.

Sow: Maçın son dakikasında oyuna girdi, tek pozisyona girdi onda da rakip defansı gayet zorladı. Daha erken oyuna girseydi dengeleri değiştirebilirdi belkide.

Genel olarak bakacak olursak; bir orta saha transferi ve yeni gelen oyuncuların adaptasyonu atlatması ile kadro gayet güzel şekillenmiş olacaktır. Fakat asıl sorun Aykut Kocaman'nın kafasında bitmekte, takımı böyle defansif korkak oynatacaksa kim oynarsa oynasın performans beklemek hayal, Aykut Hoca oyunu rakip sahaya yıkıp sürekli gol arayan bir Fenerbahçe düşlemediği sürece Fenerbahçe kimseyi tatmin etmeyecektir.


3 Ağustos 2012 Cuma

Yobo'nun Önemi


2 sezon önce transfer döneminin son dakikalarında Everton'dan kiralanmıştı Yobo. O dönem Bilica'yı kesicek olması nedeniyle daha gelmeden taraftarın sevgilisi olmuştu Nijeryalı stoper. 2 sezon art arda kiralanmasının ardından yaşını da hesaba katan Yobo bu sezon için artık kiralık olarak gelmek istemiyorum bonservisimi alın demişti, bu aşamadan sonra da transferi arap saçına döndü. Yobo bu bakımdan haklı çünkü 31 yaşına gelmiş olan oyuncunun bu transfer büyük ihtimalle son transferi olacak ve kiralık olarak gelmesi önümüzdeki seneden itibaren açıkta kalması ve yaşından dolayı klüp bulmakta zorlanması manasına gelecek. Dün itibari ile KAP'a görüşmelere başlandığı açıklandı ve 1-2 gün içinde Yobo'nun tekrardan takıma katılmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Fenerbahçe'nin defans kurgusu bakımından Yobo'nun transferi büyük önem taşıyor. Geçmiş yıllara baktığımızda Fenerbahçe defans hattında birbirini tamamlayan ikililerin müthiş başarılarını görüyoruz. Högh-Uche , Tomas-Luciano, Edu-Lugano, Yobo-Lugano, Yobo-Bekir; bu defans hatlarının hepsi Fenerbahçe'de başarılı olmuş ve takımın başarısında önemli pay sahibi olmuş ikililer. 3 sezon önce ise birbirini tamamlamayan aynı tarzda olan Bilica-Lugano ikilisi ise çok yoğun eleştiri almıştı.
Bu ikililerin ortak özelliği ise, ikilideki stoperlerden biri daha savruk agresif oyun yapısı benimserken, diğerinin ise arkadaşının açığını kapatan serin kanlı ve topu oyuna sokan isim rolünü benimsiyor olması.
Misal Lugano'nun açıklarını kapatmak ve defanstan top çıkartmak için fazlasıyla efor sarf eden Edu kendi kalesine gol attığı için eleştirilmitşi, ama Lugano'nun arkasında onun açıklarını bu kadar toparlayan Edu olmasaydı Lugano taraftarın sevgilisi haline gelmezdi. Benzer şekilde sahada sürekli savaşan rakibi bezdiren bir Lugano olmasaydı da Edu defansif özelliklerini bu kadar iyi gösteremezdi.
Bilica ve Lugano birlikte oynarken ikisininde savruk stoper olmaları defansın fazlasıyla zorlanmasına sebep olmuştu. Fakat Yobo-Bekir ikilisinde Bekir'in formunu bulmadan önceki döneminde Yobo Bekir'in açıklarını kapatmak için fazlasıyla efor sarfetmiş fakat Bekir formunu bulduktan sonra gayet uyumlu bir ikiliye dönüşmüşlerdi geçtğimiz sezon.

Bu sezon stoperde Serdar-Bekir-Egemen üçlüsünden, Bekir ve Egemen savruk, Serdar ise daha derli toplu ve top yapabilen stoper kimliğinde. Serdar kendisinden beklenen fizik seviyesine ulaşmış olsaydı eğer Yobo yerine zamanındaki Lugano hamlesi gibi, biraz daha genç hırslı yıldızı parlayabilecek ya da yıldızı parlamış bir stoper alınabilinirdi. Fakat şu an Serdar'ın bir türlü istenilen formda olmaması Bekir ve Egemen'in ise arkalarında açık verebilecek, topu oyuna sokmada sıkıntı yaşayan stoperler oluşu nedeniyle Fenerbahçe'nin acil ihtiyacı olan şey, arkadaşının hatalarını kapatabilecek tecrübeye sahip, soğukkanlı ve top yapabilen bir stoper. Bu transfer için kumar oynamak yerine 2 sezondur takımda olan arkasındaki kaleciyi ve yanındaki arkadaşlarının büyük bir kısmını tanıyan, şehire ve lige adapte bir oyuncu olan Yobo'nun transferi şu an çok doğru bir hamle.

Özellikleri nedeniyle Lugano'ya çok benzeyen Egemen'in yanına monte edilecek Yobo ile birlikte Fenerbahçe'nin bu sezon top geçer adam geçmez tarzda gayet oturaklı bir defans hattı olacaktır.

Milos Krasic Fenerbahçe'de


Aykut Kocaman'ın göreve ilk geldiği günden beri hedefleri arasında olan Krasiç; geliyordu, gelmiyordu, derken dün itibariyle Fenerbahçe'ye imza attı ve bugün 14.30 da İstanbul'a iniyor.
Bonservis bedeli için Juventus'a 7 Milyon € ödenen Sırp yıldızın kendisine de 4 yıllık imza karşılığında, yıllık 2,3 Milyon € ödenecek.

Krasiç'in taktiksel olarak ne katabileceğinden, neden transfer edildiğinden önce Juventus performansına göz atalım:
2 sezon önce yine isminin Fenerbahçe ile anılırken, 15 Milyon € bonservis bedeli karşılığında Juventus'a gitmişti. İlk sezonunda yerine transfer edildiği Nedved'in eksikliğini hissettirmemiş, 33 lig, 6 Avrupa Kupası maçı olmak üzere Juventus forması ile çıktığı 41 maçta 9 gol 9 asistle oynamış ve dikkatleri üzerine çekmişti. Fakat geçtiğimiz sezon yeniden yapılanmaya giden ve şampiyonluk ipini göğüsleyen Juvetus'ta fazla forma şansı bulamadı ve çıktığı 9 maçta 1 gol atabildi.



Fenerbahçe'nin geçtiğimiz 2 sezonda çok sırıtmasa da ciddi bir sağ açık problemi mevcuttu. Mehmet Topuz sağ kanat orjinli bir oyuncu olmadığından o bölgede daha çok sağ iç gibi oyuna müdahil oluyor ve Gökhan Gönül tüm kanadı tek başına kat etmek durumunda kalıyordu ki son 2 sezondur Gökhan'ın performansındaki düşüş de göz önüne alındığında sağ taraf hücum olarak güçsüz kalıyordu. O bölgede Dia, zaman zaman Özer denendi fakat daha da kötü performans alındı. Kuyt transferi sağ kanat için umutları arttırmışken, Krasiç'in de transfer edilmesi sağ kanadın bu sezon Fenerbahçe'nin hücum varyasyonlarında en önemli bölge olacağının göstergesi.

Krasiç'in yedek olsun diye transfer edilmediğini düşünürsek; Stoch ve Krasiç kanatlardan ileriye top taşıyan, ters kanattan atak geldiğinde ceza sahasına girip o bölgeyi kalabalıklaştıracak hücum kanatları kimliğinde olacaklardır. Kuyt ise daha çok forvet hattında görev alıcak, gerekli durumlarda Krasiç ile değişmeli oynayacak gibi duruyor.

Krasiç'in kendisini tekrardan gösterebilmesi, Cska günlerindeki performansına dönemebilmesi için Fenerbahçe büyük bir şans. Fenerbahçe açısından ise hem gerekli bölgeye yapılmış bir transfer hem de maliyet bakımından uygun bir hamle. Krasiç'in 2 sezon önce 15 milyon €'ya transfer olduğu ve ilk sezonunda Juventus taraftarının gözdesi haline gelecek bir performans sergilediği düşünülecek olursa 7 milyon €gayet ucuz bir bonservis bedeli. Krasiç tekrardan kendisini bulması halinde, çok rahat 10 milyon €'nun üzerine satılabilecek bir isim.


Şimdi gözler Fenerbahçe'nin asıl transfer ihtiyacı olan bölgesi olan ortasahanın göbeğine yani Emre'nin yerine yapılacak olan transferde. O bölgeye yapılacak nokta bir transfer ile Fenerbahçe yıllardır özlenen, hızlı ve pasa dayalı oyununu sahaya sürebilir.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Arabaların Banega Düşmanlığı


Transfer döneminin başlarında adı bir dönem Fenerbahçe ile anılan Valencia'nın Arjantinli ortasahası Ever Banega yine arabasıyla sorun yaşamış.

Şubat ayında benzin almak için arabasından indiği sırada, el frenini çekmeyi unuttuğu arabası hareket etmeye başlamış, Banega da arabasını durdurmak için müdahale etmiş ama kontrolden çıkan araç Banega'nın ayağını ezip bileğini kırmasına yol açmıştı. Yıldız fubolcu bu olaydan sonra sezonu kapatmıştı.

Arjantinli yıldız bu olayın ardından sağlığını toparlamış ve Valencia'da antremanlara çıkmaya başlamış. Fakat bugün yeni aldığı Ferrari 340 Modena'sı ile antremanlara gelen futbolcu, antremandan sonra arabasını çalıştırdıktan sonra araç alev almış, yangını söndürmek için tesislere geri koşan Banega malesefki başarılı olamamış ve yeni arabası hurdaya çıkmış. Neyse ki yıldız futbolcu bu sefer yara almamayı başarmış.

Bundan sonra Banega herhangi bir arabaya binmeden önce 2 kez düşünecektir.


29 Temmuz 2012 Pazar

Call Me Maybe (!)

Amerika Olimpik Yüzme Takımı'ndan "Call Me Maybe" paradosi:


Lord Of The Olimpics

Londra Olimpiyatları'nın açılışında Yüzüklerin Efendisini andıran sahneleri 9GAG'da güzel bir şekilde derlemişler:


Shevchenko Giderken


Dinamo Kiev'de oynarken Trabzonspor'un isteyip alamadığı daha sonra Milan'da karşımıza gol makinası olarak çıkan, Milan döneminden sonra yaşadığı düşüş sırasında adı sürekli Türk takımları ile anılan Andry Shevchenko daha bilinen adıyla Şeva, dün futbolu bıraktığını açıkladı. Adı sürekli Türk takımları ile anılıp, tatil ve ŞL maçları dışında ülkemize ayak basmadan futbolu bırakanlar kervanına eklendi.

Avrupa Şampiyonası'nda İsveç ağlarına 2 gol bırakarak takımının galip gelmesini sağlamıştı ve sahadaki dinamizmi ile daha bitmedim mesajı göndermişti adeta. Bu yüzden futbolu bırakması benim için biraz şaşırtıcı oldu.

Türk futboluna ise Servet'i önce Fenerbahçe-Milan maçında, hemen ardından da Türkiye-Ukrayna maçında darmadağın etmesi ile damga vurmuştu.


Shevchenko'nun aktif futbol hayatı boyunca yaşadığı başarılar:

Takım

Dinamo Kiev
Ukrayna Lig Şampiyonluğu: 1995, 1996, 1997, 1998, 1999
Ukrayna Kupası: 1996, 1998, 1999
Ukrayna Süper Kupası: 2011
CIS Kupası: 1996, 1997, 1998
Milan
Serie A: 2003–04
Coppa Italia: 2003
Supercoppa Italiana: 2004
UEFA Şampiyonlar Ligi: 2003
UEFA Super Kupa: 2003
Chelsea
FA Cup: 2007
Football League Cup: 2007

Bireysel

Ukraynalı Yılın Futbolcusu: (6) 1997, 1999, 2000, 2001, 2004, 2005
Ukrayna Gol Krallığı: 1999
Ukrayna Ligi En İyi Oyuncusu: 1997
Ukrayna Kupası Gol Krallığı: 1995, 1998
ESM Yılın Takımı: 1999-00, 2003–04, 2004–2005
UEFA Şampiyonlar Ligi Gol Krallığı: 1998–99, 2005–06
UEFA Şampiyonlar Ligi En İyi Forveti: 1999
UEFA Yılın Takımı: 2004, 2005
UEFA Süper Kupası 2003 Maçın Adamı.
Serie A Yılın En İyi Yabancı Oyuncusu: 2000
Serie A Yılın Golü: 2004 (Roma-Milan 2004).[49]
Serie A Gol Kralı: 1999–00, 2003–04
Ballon d'Or: 2004
Ballon d'Or: (3.lük) 1999, 2000.
2004 FIFA Yılın En İyi 3. Oyuncusu
Altın Ayak : 2005
Ukrayna Milli Takımı tarihinin en fazla gol atan futbolcusu: 48 gol.
Milan tarihinin Şampiyonlar Ligi’nde en fazla gol atan oyuncusu: 33 gol.
Dünya Kupası, Avrupa Elemelerinde en fazla gol atan oyuncu: 26 gol.
Dünya Kupası, Avrupa Elemelerinde 2002 gol kralı:10 gol.
FIFA En İyi 100 Oyuncu Listesinde Yer Alıyor.
Tarihin en fazla gol atan Ukraynalı futbolcusu: 374 gol.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Elazığspor- Fenerbahçe Maçı İzmir'de


Elazığ Atatürk Stadı'nda çalışma olması nedeniyle Elazığspor yönetimi ligin ilk maçının İzmir'de oynanmasına karar vermiş.
"...Bu nedenle 19 Ağustos 2012 tarihinde Fenerbahçe ile oynanılması planlanan Süper Lig maçı için alternatifler aranmıştır. Çevre illerdeki Stadyumların hiçbirinin Süper Lig standartlarına uygun olmaması nedeni ile çevre illerde uygun bir stadyum bulunamamıştır. Fenerbahçe’nin bir İstanbul kulübü olması nedeni ile İstanbul’daki stadyumların uygun olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Bu alternatiflerden sonra maçın; kulübümüzün en çok taraftarı olan İzmir’de oynanması uygun görülmüştür.
Kamuoyuna duyurulur.

Elazığspor Kulübü Yönetimi"


Tabiki stadında tadilat olan zemini uygun olmayan bir takımın başka bir ilin stadında oynaması doğal, fakat Elazığ'a daha yakın olan Gaziantep ya da Malatya gibi takımların stadları tercih edilmezken ülkenin diğer ucundaki İzmir'in seçilmesi ister istemez bazı komplo teorilerine sebebiyet veriyor.

İzmir, Fenerbahçe'nin kalesi olarak gösterilen, Fenerbahçe cezalı olduğunda maçlarını yaptığı bir şehir. Bu koşullar altında Elazığspor maçının İzmir'de oynanacak olması; Elazığspor yönetiminin, İzmir'de Fenerbahçeli taraftarlara bilet satarak yüksek kapasiteli stadı doldurup daha fazla gelir elde etmeyi hedeflemesi manasına geliyor olabilir. 
Normal maçlarını 3-5 lira yapıp seyirciyi anca çekebilen Anadolu takımlarının, 3 büyüklere karşı fahiş fiyat politikası uygulayıp 100-200tl ye deplasman bileti satması ülkemizde alışılmış bir durum ama rakip taraftara da ev sahibi taraftarı yeri satıp gelir elde etme düşüncesi ülke futbolunda bazı şeylerin yanlış yönetildiğinin göstergesi durumunda.

Rowan Atkinson'dan Olimpiyat Açılışı


İngiltere, Olimpiyat Açılışında dünyaya mâl olmuş tüm Britanyalılara yer vermeye çalışmış. Kraliyet ailesi ile yakın olduğu da bilinen Rowan Atkinson da bu görsel şölende ufakta olsa bir rol aldı ve yeteneğini konuşturdu.

27 Temmuz 2012 Cuma

McLaren Animasyonu (Alt Yazılı)


Fenerbahçe 2012-2013 Formaları











Şimdiden Teşekkürler


Bu akşamki açılış töreni ile birlikte 2012 Yaz Olimpiyatları başlıyor. 114 Sporcumuz 16 dalda ülkemizi temsil edecek ve madalya için mücadele edecek. Fakat olimpiyatlarda maladya almak işin ödül tarafı, asıl olimpiyat ruhu yarışlara katılmak ve yarışları tamamlamak. Olimpiyarlarda madalya alırız almayız bilemiyorum fakat olimpiyat ruhuyla oraya giden, terinin son damlasına kadar mücadele edecek sporcularımıza şimdiden teşekkür etmek isterim.
-Atıcılık (3 erkek, 2 kadın)-

Yusuf Dikeç (ateşli ve havalı tabanca)
Oğuzhan Tüzün (trap-skeet, trap)
İsmail Keleş (ateşli-havalı tabanca)

Nihan Kantarcı (trap-skeet, trap)
Çiğdem Özyaman (trap-skeet, skeet)

-Atletizm- (8 erkek, 25 kadın)-
Fatih Avan (cirit atma)
Eşref Apak (çekiç atma)
Ercüment Olgundeniz (disk atma)
Bekir Karayel (maraton)
Polat Kemboi Arıkan (5 bin ve 10 bin metre)
Tarık Langat Akdağ (3 bin metre engelli)
İlham Tanui Özbilen (1500 metre)
Hüseyin Atıcı (gülle atma)

Bahar Doğan, Sultan Haydar, Ümmü Kiraz (maraton)
Binnaz Uslu, Gülcan Mıngır, Özlem Kaya (3 bin metre engelli)
Aslı Çakır Alptekin, Tuğba Karakaya, Gamze Bulut (1500 metre)
Nagihan Karadere (400 metre engelli)
Pınar Saka (400 metre)
Tuğçe Şuhutoğlu, Kıvılcım Kaya (çekiç atma)
Dudu Karakaya (5 bin metre)
Nimet Karakuş (100 metre)
Semiha Mutlu (20 kilometre yürüyüş)
Karin Melis Mey (uzun atlama)
Merve Aydın (800 metre)
Burcu Ayhan (yüksek atlama)
Nevin Yanıt (110 metre engelli)
Pınar Saka, Meliz Redif, Sema Apak, Birsen Engin, Özge Akın, Elif Yıldırım (4x400 bayrak)


-Boks (6 erkek)-
Ferhat Pehlivan 49 Kg
Selçuk Eker 52 Kg
Fatih Keleş 60 Kg
Yakup Şener 64 Kg
Adem Kılıççı 75 Kg
Bahram Muzaffer 81 Kg

-Badminton (1 kadın)-
Neslihan Yiğit


-Basketbol (12 kadın)
Nevriye Yılmaz
Esmeral Tunçluer
Birsel Vardarlı
Nilay Kartaltepe
Tuğba Palazoğlu
Bahar Çağlar
Işıl Alben
Şaziye İvegin
Yasemin Horasan
Tuğçe Canıtez
Begüm Dalgalar
Kuanitra Holingsvorth

-Bisiklet (3 erkek)-
Ahmet Akdilek
Miraç Kal
Kemal Küçükbay


-Cimnastik- (1 kadın)-
Göksu Üçtaş (artistik)



-Güreş (12 erkek, 1 kadın)-
Ayhan Karakuş Grekoromen 56 Kg
Rahman Bilici Grekoromen 60 Kg
Atakan Yüksel Grekoromen 66 Kg
Selçuk Çebi Grekoromen 74 Kg
Nazmi Avluca Grekoromen 84 Kg
Cenk İldem Grekoromen 96 Kg
Rıza Kayaalp Grekoromen 120 Kg
Ahmet Peker Serbest 55 Kg
Ramazan Şahin Serbest 66 Kg
İbrahim Bölükbaşı Serbest 84 Kg
Serhat Balcı Serbest 96 Kg
Taha Akgül Serbest 120 Kg

Elif Jale Yeşilırmak 63 Kg


-Halter (5 erkek, 4 kadın)
Erol Bilgin 62 Kg
Hurşit Atak 62 Kg
Mete Binay 69 Kg
Fatih Baydar 85 Kg
İbrahim Arat 94 Kg

Nurdan Karagöz 48 Kg
Aylin Daşdelen 53 Kg
Bediha Tunadağı 58 Kg
Sibel Şimşek 63 Kg


-Judo (1 erkek, 1 kadın)-
Gülşah Kocatürk 78 kilo

Sezer Huysuz 73 kilo


-Masa Tenisi (1 kadın, 1 erkek)-
Melek Hu

Bora Vang


-Okçuluk (1 kadın)-
Begül Löklüoğlu (klasik yay)


-Tekvando (2 erkek, 1 kadın)-
Nur Tatar 67 Kg

Servet Tazegül 68 Kg
Bahri Tanrıkulu 80 Kg


-Voleybol (12 kadın)-
Esra Gümüş (kaptan)
Gülden Kayalar Kuzubaşoğlu (libero)
Gizem Güreşen (libero)
Ergül Avcı
Polen Uslupehlivan
Bahar Toksoy
Özge Kırdar Çemberci (pasör)
Gözde Sonsırma
Naz Aydemir (pasör)
Neriman Özsoy
Eda Erdem Dündar
Neslihan Darnel


-Yelken (1 kadın, 4 erkek)-
Nazlı Çağla Dönertaş (Laser Radial)

Mustafa Çakır (Laser)
Deniz Çınar (470)
Ateş Çınar (470)
Alican Kaynar (Finn)


-Yüzme (3 kadın, 3 erkek)-
Burcu Dolunay (50 ve 100 metre serbest)
Hazal Sarıkaya (100 metre sırtüstü)
Dilara Buse Günaydın (100 ve 200 metre kurbağalama)

Derya Büyükuncu (200 metre sırtüstü)
Ediz Yıldırımer (1500 metre serbest)
Kemal Arda Gürdal (100 m Serbest)

Bu İşte Bir Gariplik Var


Sezonun son maçı sonrasında Kadıköy'de çıkan olaylar nedeniyle açılan davanın bugün ilk duruşması yapıldı. Tanık olarak dinlenen polislerden birinin ifadesi ise gerçekten çok garip:

Polis:Sayın hakim, aldığım taraftar önce Toma'ya tekme attı sonra Toma'ya kafa attı, ben Toma'yı kurtardım onu alarak.
Hakim: Adam neden Toma'ya kafa atsın?
Polis:Bilmiyorum.

Dipnot: Bahsi geçen Toma fotoğrafta gözüken zırhlı araç.

Gülümseyin Çekiyorum



Fotoğraflar Alonso'nun Twitter adresinden. İspanyol pilot, kendisini fotoğraflamaya çalışan fotoğrafçıları fotoğraflamış.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Kaptan Olabilmek


Kaptan olmak sadece pazubandını kolunda taşımak değil, klübü içerde ve dışarda temsil etmek klübün yapılanmasında rol oynamaktır.

Juventus'un efsane 10 numarası ve kaptanı Del Piero takımdan ayrıldığında 10 numaralı formanın onunla birlikte emekli edilerek müzeye kaldırılmak istemesine şöyle cevap vermişti: 
"Ben altyapıdaki oyuncuların bu formayı giyme hayaliyle çalışmalarını isterim. Bu yüzden 10 numaralı forma her zaman diğer oyunculara açık olmalı."


Fenerbahçe'nin efsane oyuncuları ve efsane kaptanları arasına adını yazdırmış olan Alex de Souza'da dün yaptığı basın toplantısında genç oyuncu yetiştirilmesi ile ilgili çarpıcı cümleler kullandı: 

"Ben Fenerbahçe’de bir sürü genç ve kaliteli oyuncu gördüm. Daha önce de sizlerle paylaştığım gibi burada bir felsefe var.Bu felsefe, genç oyuncuların oyuna girip kendisini göstermelerine izin vermeyen bir felsefe. Ben buna üzülüyorum. Benim gördüğüm kadarıyla bu genç oyuncular arasında şimdiye kadar sadece bir tek Semih kendisini gösterebildi. Takımımızda bir Gökay vardı. Şampiyon olduğumuz sene başarılı bir sezon geçirmişti. Ama sistem Gökay’ın oynamasına izin vermedi. Ben yetkili mercii değilim, kararları ben vermiyorum ama Fenerbahçe’nin bu felsefesi ve düzeni değişirse ve bu çocuklar da oynarsa, onlar da başarılı olacaklardır. Ben Fenerbahçe’de Semih haricinde bunu başaran bir oyuncu görmedim. Salih ve Recep, kalitelerinden şüphe edilmeyen oyuncular. Fırsat bulduklarında onların kendilerini gösterip, yer edineceklerine inanıyorum. Genç bir oyuncunun başarılı olması için bir sürü faktörün bir araya gelmesi lazım. Bu oyuncular şans verilmezse, kendilerini gösteremezler. Umarın bunlara fırsat verilir ve kalitelerini gösterirler"

Olimpiyatlar Öncesi: Say No To Racism




1968 olimpiyatlarında 200 metrede altın ve bronz madalya kazanan Amerikalı iki siyah atletin, Tommie Smith ve John Carlos'un siyah deri eldivenli yumrukları havada, başları önde posteri yıllarca hayal dünyamızı ve asıl oda duvarlarımızı süslemişti.

Kaçınız biliyorsunuz bilmem ama aynı karede önde duran, gümüş madalyalı Avustralyalı beyaz atlet ise Peter Norman.İşte bu atlet mart ayında öldü.

Mexico City'de 200 metre finali koşulmuş. Amerikalı (siyah) atletler Tommie Smith ile John Carlos birinci ve üçüncü gelirken, ikinciliği Avustralyalı (beyaz) Peter Norman kazanmış.


Madalya töreni için bekledikleri sırada, Carlos, Peter Norman'ın yanına gelerek sormuş:

- İnsan haklarına inanıyor musun?

- Evet, inanıyorum.

- Peki ya Tanrı'ya?

- Bütün kalbimle...


Bunun üzerine, iki siyah atlet kafalarındaki eylem planını açıklamışlar, Norman tereddütsüz katılmış:


- Ben eyleminizi destekleyeceğim, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin!


İlk defa, o günler için müthiş bir provokasyon hatta devrim sayılacak bir eylem planlıyor iki genç adam: Amerika'daki ırk ayrımcılığını ve siyahlara reva görülen fakirliği ve ikinci sınıf vatandaşlığı protesto edecekler.Ama nasıl?


Fikir Norman'dan geliyor.Bir çift siyah deri eldiven buluyorlar, sağ tekini Tommie, sol tekini John eline geçiriyor; fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkıyorlar, başları kederle öne eğik, sıkılı yumruklarını havaya kaldırıyorlar. Önlerinde duran beyaz atlet Peter Norman da, dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne 'İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi'nin kokartını iğneliyor.

Amerikan milli marşı çalarken plan icra ediliyor ve eylem koyuluyor. Ve tabii dünya birbirine giriyor. Amerika ayağa kalkıyor. Olimpiyatlar bile gölgede kalıyor, dünya gazeteleri yumrukları havada siyah atletlerin fotoğrafını birinci sayfadan veriyor.


Amerikan Olimpiyat Komitesi iki siyahın spor kariyerini o saniye bitiriyor. Eylem amacına ulaşmış, Amerika'daki zenci azınlığın durumu dünya gündemine girmiştir. Smith ve Carlos spor hayatlarını (ve buna bağlı olarak geleceklerini) feda etmişler ama dünya tarihine geçmişlerdir. Dünyadaki yüz milyonlarca ezilmiş siyahın ilahı haline gelmişlerdir.


Peki ya Avustralyalı beyaz Peter Norman?Norman 'ın da hayatı kararmış. Tommie Smith diyor ki:

"Peter, bir beyazdı. O günlerde siyahların haklarını savunma cesareti gösteren, onurlu ve belkemiği sahibi beyaz çok azdı. Peter, Avustralya'ya döndüğünde kimse yüzüne bakmadığı gibi, herkes tarafından yargılandı. Onun da atletizm kariyeri bitti, spor çevrelerinden dışlandı. Tehditler, işsizlik ve tecrit nedeniyle öyle sıkıntılı günler yaşadık ki, üçümüzün de ilk evliliği sona erdi."


Avustralya Devleti Norman'ı ölene kadar affetmemiş ama.Norman intikamını mezara götürmüş. 1968 Olimpiyatları finalinde ikinci olurken kırdığı 200 metre Avusturalya rekoru hâlâ, 38 yıl sonra kırılamamış.

Ölene kadar süren 'eylem kardeşliği' ..
İki amerikalı ve bir Avustralyalı 'lanetli' atletin o gün başlayan 'eylem kardeşliği' ve dostlukları ömür boyu sürmüş. Aradan geçen 38 yıl boyunca, yazışmışlar, buluşmuşlar, görüşmüşler.


Ta, geçen mart ayında, Peter Norman evinin bahçesinde kalp krizi geçirip 64 yaşında ölene kadar.Melbourne'de yapılan cenaze töreni. 'Onurlu beyaz atlet' Peter Norman'ın tabutu, Tommie Smith ve John Carlos'un omuzlarında! Üç 'eylem kardeşi' son kez omuz omuza...


Aykut Kocaman'dan Milli Takıma Hediye Defans Hattı


Fenerbahçe, Egemen Korkmaz ve Hasan Ali Kaldırım transferi ile birlikte milli takımın defans hattını tamamıyla bünyesine katmış oldu. Hatta Mehmet Topal transferini ve kaleye Volkan'ın da eklediğimizde Milli Takım'ın defansı bölgesinin nerdeyse tamamı bu sezon Fenerbahçe forması giyecek.

Fenerbahçe'nin gündemde olan yabancı stoper transferi dışında defans hattı bu sezon tamamen Türk oyunculardan oluşacak. Genel olarak baktığımızda; Gökhan Gönül, Bekir, Serdar Kesimal, Egemen, Hasan Ali bu sezon düzenli olarak bir arada oynayacaklar. Fenerbahçe buna benzer bir hamleyi en son 2003 sezonunda yapmıştı ve Ümit Milli Takım'ın önemli oyuncularını bünyesine katarak takımın iskeletini oluşturmuştu.

Milli Takım açısından baktığımızda sürekli bir arada oynayan bu 6'lının yanına eklenebilecek Ömer Toprak, Ersan Adem Gülüm, Semih Kaya gibi isimlerle birlikte uzun yıllar sonra oturmuş ve düzenli bir defans hattına sonunda kavuşulmuş olacak. Egemen ve Volkan dışında kalan oyunculardan Milli Takımda rahat 5-6 sene daha verim alınabileceğini düşünürsek Milli Takımımızı daha oturaklı bir oyun düzeni içinde görebilmemiz işten bile değil.

Bu 6 oyuncunun önünde oynayabilecek; Arda, Burak Yılmaz, Nuri Şahin gibi oyuncuların da şu an en verimli çağlarında olduğunu yakalanan yeni Alman-Türk ortak yapımı genç jenarasyonunda (Gökhan Törei Mehmet Ekici, Sercan Saraer...) Milli Takıma güzelce entegre edilebileceğini düşünürsek, önümüzdeki 2014 Dünya Kupası'na ve 2016 Avrupa Şampiyonası'na hatta ve hatta 2020 Dünya Kupası'na katılım artık hayal olmaktan çıkacaktır.

Mehmet Topal Transferi Üzerine


Sanıldığının aksine Mehmet Topal, Emre’nin yerine değil Selçuk’un zaman zaman da Cristian’ın yerine transfer edilmiş bir oyuncu. Mehmet Topal oyunu iki yönlü oynayıp orta sahadan hücuma top taşıyıp kanatların ve Alex’in yükünü azaltabilecek bir oyuncu değil fakat Aurelio’dan beri orta sahaya yapılmış transferler arasında defansif yükü çekebilecek en iyi oyuncu.
Mehmet Topal transferinin avantajları;
-Defans ile orta saha arasına atılan toplar geçtiğimiz yıllarda orta sahada büyük sorun teşkil etmekteydi, defansın hazırlıksız yakalanması orta sahanın yeterli pres gücü oluşturamaması ve en önemlisi de pas arasına girecek oyuncu olmaması büyük sıkıntıydı. Özellikle hızlı çıkan, kontra atak oynayan takımlara karşı Mehmet yıldızlaşacaktır.
-Mehmet Topal’ı en yalın haliyle Fenerbahçe-Galatasaray maçlarında Alex’i etkisiz kılması göz açtırmaması ile değerlendirebiliriz. Bu özelliği belki kalburüstü olmayan Anadolu takımları karşısında gereksiz. Fakat Valencia’da oynarken Cristiano Ronaldo’yu marke edip başarılı olan Mehmet Topal, özellikle derbilerde ve Şampiyonlar Ligi maçlarında orta sahanın en kilit adamı olacaktır.
-Mehmet Topal’ın bence en büyük avantajı, en verimli çağında Avrupa’nın kalburüstü takımlarında oynamış olması ve hala en verimli sayılabilecek yaş aralığı içinde bulunuyor olması. Önümüzdeki senelerde yabancı sınırının düşeceği de düşünülecek olursa Mehmet Topal önümüzdeki 5 sene orta sahaya yabancı bir defansif oyuncu alınması ihtiyacını karşılamış olacaktır diyebiliriz.

Mehmet Topal’ın dezavantajı olarak gözüken tek durum, hücum yönünün zayıf olması. Basit paslarla orta sahadan top çıkartabilmesinin yanı sıra uzun toplarla oyunu açma konusunda da başarısız değil. Fakat hücuma katkısı sıkıntılı bu yüzden de takım hücumdayken ileriyi kalabalıklaştıracak bir yapıya sahip değil. Ayrıca skora asist ve gol olarak katkısı da yok denebilecek kadar az, bu bakımdan Mehmet Topal asla Emre’nin yerine oynayabilecek özelliklere sahip değil.

Mehmet Topal’ın en verimli kullanılabileceği taktik 3’lü orta saha gibi duruyor. Arkada bu tip bir süpürücü orta sahanın varlığı diğer orta saha elemanlarının hücuma katkısını ve verimini arttıracaktır. Diğer yandan 2 stoperin arasına girip defansı üçleyerek beklerin hücum katkısını ve verimliliğini de arttırabilir.
Tabi ki Aykut Kocaman’ın onu nasıl kullanacağı ve orta sahaya yapılacak muhtemel transferin özellikleri de Mehmet’in nasıl kullanılacağı konusunda bize daha fazla fikir verecektir.

Yazının içinde de belirttiğim gibi Mehmet Topal oyun stili bakımından,  Şampiyonlar Ligi’nde ve derbilerde orta sahanın dinamosu ve yıldızlaşan ismi olacaktır.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Bir Zamanların Cesur Yüreği


Tuncay Şanlı bugün itibariyle Wolfsburg ile olan sözleşmesini karşılıklı olarak fesh ederek boşta kaldı. Halbuki 5 yıl önce Avrupa'ya giderken ne büyük hedefleri vardı fakat yanlış kariyer planlaması yüzünden gün ve gün geriye giden performansıyla şu an klüpsüz kalmış durumda. Geçtiğimiz sezonda kendisini pek takip edememiş olsam da artık Avrupa'nın büyük liglerinde orta sıralardaki bir takımda forma bulabilmesi zor gibi gözüküyor.

2007-08 Sezonun yazında kendisine açık çek verilmiş, gelecek yıldız oyuncuların önüne kaptan olarak çıkması istenmişti. Fakat Türk futbolunun o dönem yetiştirdiği en yetenekli oyuncular arasında gösterilen Tuncay bonservisinin de elinde olmasıyla rahatlıkla Premier Lig'e kapağı atmıştı. Fenerbahçe'de Şampiyonlar Ligi'nde oynamak yerine Premier Lig'in orta sıralara oynayan Middlesbrough gitmesi o zaman eleştirilmiş olsa da sürekli göz önünde olabilecek ve Avrupa'nın kalburüstü takımlarıyla yılda yaklaşık 10-12 maç yapabilecekti.

Aslında Tuncay, Middlesbrough'da gayet verimli 2 sezon geçirdi. Toplamda 70 maça çıktı, 17 gol attı ve 9 da asist yaptı. Fakat zor günler geçiren Middlesbrough Premier Lig'de tutunamadı. Stoke City'nin küme düşen Middlesbrough'dan Tuncay'ı transfer etmesi bile Tuncay'ın klübünde göze çarpmayı başarabildiğinin kanıtı. Fakat kariyer planlamasındaki ilk yanlış da Stoke City tercihiydi, daha çok fiziğe dayalı bir oyun oynayan Stoke'ta Tuncay bir türlü istenilen performansa ulaşamadı ki aslında bu normal bir durumdu, Tuncay Premier Lige ilk gittiğinde oradaki futbolcuların fizik gücünün Süper Lig'tekilerden ne kadar farklı ve üst düzey olduğunu söyleyip duruyordu. Teknik direktör Pulis ile de yıldızı barışmayınca 1,5 yıllık Stoke City macerası son bulmuş oldu.

Stoke City macerasından sonra Wolfsburg ile anlaşabilmiş olması Tuncay'ın aslında Stoke City'de de başarısız olmadığının göstergesi sayılabilir. Fakat Wolfsburg'ta Tuncay kabus ile tanıştı Felix Magath. Askeri standartlarda disiplin ve antreman yaptıran Magath, Tuncay'ın üstüne kabus gibi çöktü. Tuncay Wolfsburg'ta daha fazla dayanamadı ve yarım sezonda çıktığı 1'i ilk 11 olmak üzere 4 maçın ardından kiralık olarak Bolton'un yolunu tuttu. Bu duruma rağmen Bolton'da geçtiğimiz sezon 16 maçta forma giyen Tuncay, sezonu Lig Kupasındaki 1 gol ve 1 asistlik performasıyla tamamlayarak klübü Wolfsburg'a geri döndü ve sözleşmesini fesh etti.


Oynadığı takımlara bakıldığında Tuncay'ın güzel bir CVsi olsa da son yıllardaki performansıyla ülkemizde bile adından söz ettirmeyi başaramadı ve son yıllarda milli takımda da yerini kaybetti.

Bu koşullar altında Tuncay için en iyi kariyer planlaması Türkiye'ye geri dönüş gibi duruyor. Yurtdışında 5 yıl geçirdiğini de göz önüne aldığımızda askerliğini de bedelli olarak yapabilecektir. Geçtiğimiz ay, Topuk Yaylasında takımı ziyaret etmesi de kendisinin Türkiye'ye dönüş yolu aradığının göstergesi kabul edilebilir. Fakat zamanında bonservissiz olarak takımdan ayrılması yüzünden Fenerbahçe yönetimi ile arasında sorun olan Tuncay'ın Fenerbahçe'ye dönmek istemesi durumda öncelikle Başkan'ın gönlünü alması gerekli. Diğer yandan adı Galatasaray  ile de anıldı bir dönem fakat Fenerbahçe'de oynadığı dönem bayrak adam olmasından dolayı bu haberlerin asparagastan öte olduğunu zannetmiyorum. Mevcut koşullar altında ise Tuncay için en ideal takım Beşiktaş gibi duruyor. Yeniden yapılanmaya giden ve yabancı oyuncularını elden çıkartan Beşiktaş'ta Tuncay kendisini tekrardan bulabilir. Fakat son 2 sezonluk performansına bakıldığında Tuncay'ın Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ta forma bulabilmesi zor gözüküyor. Belki Trabzonspor'a gidip Şenol Güneş'in elinde tekrardan parlayabilir ya da kısa vadeli bir sözleşme ile Anadolu'nun kalburüstü sayılabilecek takımlarından birine imza atıp kendisini tekrardan parlatıp tekrardan Fenerbahçe'nin radarına sokabilir. Fakat 30 yaşına gelmiş olması da bu planda büyük bir soru işareti. Ayrıca Tuncay'ın son yıllarda sigara problemi olduğu ve bu yüzden de eski kondisyonunda olmadığı da ayrı bir gerçek.

Herşeye rağmen, Tuncay'ı tekrardan Fenerbahçe'de görmek isterim. Şu an ki kadro yapısında büyük ihtimalle yedek klübesinin müdavimi olur ve eski dostu Semih ile maçların büyük bir kısmını oradan takip eder. Fakat takım içinde bayrak adamlar sahadaki performansları kadar saha dışında takımı bir arada tutmaları, takımı sahiplenmeleri ve ağabeylik yapmaları ile önemlidirler.

Ekşisözlük'te Tuncay hakkındaki ilginç bir istatistik var, Tuncay kariyeri boyunca en çok golü Manchester United'e atarken en çok asisti de Manchester City'e karşı yapmış.

24 Temmuz 2012 Salı

2012 Yaz Transferlerine Genel Bakış

Fenerbahçe


Gelenler: Dirk Kuyt (Liverpool), Salih Uçan (Bucaspor), Egemen Korkmaz (Beşiktaş), Mehmet Topal (Valencia), Hasan Ali Kaldırım (Kayserispor)
  Gidenler: Emre (Athletico Madrid), Bilica (Elazığspor), İssiar Dia (Lekhwiya), Reto Ziegler (Juventus), Yobo (Everton)


Galatasaray


Gelenler: Dany (Gaziantepspor), Umut Bulut (Toulouse), Hamit Altıntop (Real Madrid), Burak Yılmaz (Trabzonspor), Amrabat (Kayserispor)
Gidenler: Server (Eskişehirspor), Stancu (Orduspor), Juan Pablo Pino (Mersin İdmanyurdu), Felipe Melo (Juventus)
Beşiktaş


Gelenler: Uğur Boral (Samsunspor), Olcay Şahan (Kaiserslautern), Oğuzhan Özyakup (Arsenal), Mehmet Akgün (Gençlerbirliği), Berat Çetinkaya (Sakaryaspor) 
Gidenler: Ekrem Dağ (Gaziantepspor), Egemen Korkmaz (Fenerbahçe), Ernst (Kasımpaşa), Sidnei (Benfica), Edu (Schalke), Bebe (Manchester United)
Trabzonspor

Gelenler: Soner Aydoğdu (Gençlerbirliği), Bamba (Leicester), Emre Güral (Bucaspor), Yasin Öztekin (Gençlerbirliği)
Gidenler: Burak Yılmaz (Galatasaray), Glowacki (Wisla Krakow)
Bursaspor


Gelenler: Bekir Sevgi (Bugsaş), Ferhat Kiraz (Boluspor)
Gidenler: Milan Stepanov (Mersin İdmanyurdu), Tagoe (Al-Shabab Riyad), Svensson (Tavriya Simferopol)
Eskişehirspor

Gelenler: Athde Nuhiu (Rapid Wien), Patryk Malecki (Wisla Krakow), Ruud Boffin (West Ham), Aytaç Kara (Altay), Ufuk Budak (Freiburg), Erhan Kartal (Denizlispor), Mehmer Güven (Manisaspor), Servet Çetin (Galatasaray), Serol Demirhan (Ankaragücü)
Gidenler: Volkan Yaman (Kasımpaşa), Serdar Özbayraktar (Gaziantepspor), Koray Arslan (MP Antalyaspor), İvesa (Elazığspor)
Kayserispor


Gelenler: Ömer Bayram (NAC Breda), Riveros (Sunderland), Salih Dursun (Sakaryaspor), Bobo (Cruzerio), Cleyton (Panathinaikos), Erdal Akdarı (Hannover), Ertuğrul Taşkıran (Fenerbahçe), Mural Bildirici (Wolfsburg)
Gidenler: Hasan Ali Kaldırım (Fenerbahçe), Amrabat (Galatasaray), İlhan Eker (Kasımpaşa), Cem Sultan (Manisaspor)
İstanbul Büyükşehir Belediyespor

Gelenler: Taner Yalçın (Köln), Geraldes (Rio Ave)
Gidenler: Ali Güzeldal (Boluspor), Behram (Kayseri Erciyes), Metin Akan (Adanaspor)
Gaziantepspor


Gelenler: Gilles Binya (Xamax), Ekrem Dağ (Beşiktaş), Serdar Özbayraktar (Eskişehirspor)
Gidenler: Dany (Galatasaray), Özden (Kasımpaşa), Elyasa Süme (Kasımpaşa), Sezer Badur (Elazığspor), Mehmer Yiğit (Gaziantep Büyükşehir Belediyespor)
Sivasspor

Gelenler: Chahechouhe (Chernomorets), Aldulkadir Özgen (Bucaspor), Şaban Özel (Sakaryaspor), Korcan (Beşiktaş), Erhan Güven (Mersin İdmanyurdu), Doğa Kaya (MP Antalyaspor), Alican (Keçiörengücü)
Gidenler: Sandro, Eneramo, Borjan, Tomas Rada, Burcağ Basel, Timucin (Şanlıurfaspor), Muhammed Ali Atam (Standard Sumqayit)
Kardemir Karabük


Gelenler: Lomana Lualua (Blackpool), İshak Doğan (Ankaragücü), Aybars Garhan (Ankaragücü), Bertül Kocabaş (Hamburger), Adem Candır (Ulm), Yiğit İncedemir (Manisaspor), Ahmet İlhan Özek (Manisaspor)
Gidenler: Ergin Keleş (Mersin İdmanyurdu)
Kasımpaşaspor

Gelenler: Kalu Uche (Espanyol), Dennis Oliech (Auxerre), İsaksson (PSV), İlhan Eker (Kayserispor), İlker Avcıbay (Manisaspor), Volkan Yaman (Eskişehirspor), Abdurrahman Dereli (Orduspor), Elyasa (Gaziantep), Kerem Seras (MP Antalyaspor), Yalçın Ayhan (Orduspor), Pablo Pintos (Getafe), Saidhodja (AEP Paphos), Hakan Özmert (Orduspor)
Gidenler: Fırat Kocaoğlu (Çaykur Rizespor), Gökhan Güleç (Şanlıurfaspor), Hüseyin Yoğurtçu (Kayseri Erciyesspor), Murat Akın (MP Antalyaspor), Abdulhamit (Şanlıurfaspor), Özgür Öcal, Azar Karadaş, Tolga Özgen, Isa Kaykun, Onur Aydın
Orduspor


Gelenler: Stancu (Galatasaray), David Barral (Gijon), Şamil Cinaz (Frankfurt), Ferhat Çökmüş (Manisaspor), Umbides (Aris), Roversio (Osasuna), Vicente Monje (Olympiakos), Nizammettin Çalışkan (Manisaspor)
Gidenler: Sedat Bayrak (Elazığspor), Yalcın Ayhan (Kasımpaşa),  Abdurrahman (Kasımpaşa), Mezenga (Akhisar), İrfan Başaran (Adana Demirspor), Onur Bilgin (Kayseri Erciyesspor), Hakan Özmert (Kasımpaşa), Murat Kalkan (Adana Demirspor), Culio (Galatasray),
Gençlerbirliği


Gelenler: Dejan Lekic (Osasuna), Dusko Tosic (Roter Stern), Mehmet Kara (Paderborn), Okan Köse (PSV), Jimmy Durmaz (Malmö), İlkay Durmuş (Stuttgart)
Gidenler: Soner (Trabzonspor), Ergün Teber (MP Antalyaspor), Aytaç Sulu (Rheindorf), Herve Tum (Elazığspor), Mehmet Akgün (Beşiltaş), Ersen Martin (Eyüpspor), Yasin Öztekin (Trabzonspor),  Mustafa Kayabaşı (Boluspor), Mununga (Beerschot), Efe Halil (Bucaspor)
Medical Park Antalyaspor


Gelenler: Isaac Promise (Manisaspor), Ergün Teber (Gençlerbirliği), Koray Arslan (Eskişehirspor), Murat Akın (Kasımpaşaspor), Hakan Arıkan (Mersin İdmanyurdu), Nikola Zizic (Lucko), Lamine Diarra (Partizan), Mustafa Altun (Slovan), Zeki Yıldırım (Pendikspor), Lokman Gür (Pendikspor), Kodjo (Union Douala)
Gidenler: Doğa Kaya (Sivasspor), Erkan Sekman (Mersin İdmanyurdu), Ali Zitouni (Konyaspor), Kerem Seras (Kasımpaşaspor), Ömer Çatkıç, Sedat Agçay, Musa Aydın, Mehmet Yılmaz, Jaba, Radeljic, Ali Turan, Sinan Kaloğlu
Mersin İdmanyurdu

Gelenler: Pino (Galatasaray), Aydın Toscalı (Ankaragücü), Eren Tozlu (Giresunspor), Ergün Keleş (Kardemir Karabük), Özden (Gaziantep), Murat Erdoğan (Manisaspor),  Taylan Eliaçık (Elazığspor), Serkan Yanık (Bucaspor), Erkan Sekman (MP Antalyaspor), Stepanov (Bursaspor), Abdullah Halman (Gaziantep BB), Yattara
Gidenler: Erhan Güven (Sivasspor), Hakan Arıkan (MP Antalyaspor), Erman Özgür (Adana Demirspor), Amoah (Heerenveen), Çağdaş Atan (Akhisar), Tunç Murat Behram (Sanlıurfaspor), Moritz, Hasan Üçüncü, Zurita, Mustafa Keçeli, Nurullah Kaya, İlhan Özbay, Erdal Kılıçaslan, Beto, Hakan Bayraktar
Elazığspor

Gelenler: Bilica (Fenerbahçe), Herve Tum (Gençlerbirliği), Mücahit Atalay (Trabzonspor), Ali Zorlu (Giresunspor), Sedat Bayrak (Orduspor), Faubert (West Ham), Spahija (Sibenik), Emre Toraman (Boluspor), Gökhan Emreciksin (Konyaspor), Orhan Ak (Boluspor), İvesa (Eskişehirspor), Atahan  Menekşe (Bozuyükspor), Sezer Badur (Gaziantepspor), Adem Alkaşı (Samsunspor) 
Gidenler: Veysel Aksu (Kayseri Erciyes), Erdal Sezek (Yeni Malatya), Onur Güney (Çaykur Rize), Ozan Tahtaişleyen (Kayseri Erciyes), Taylan Eliaçık (Mersin İdmanyurdu), Yusuf Kurtuluş (Adana Demirspor), Murat Selvi, Alaattin Tosun, İlhan Ummak, Sezai Demircan
Akhisarspor


Gelenler: Emin Aladağ (Denizlispor), Kenan Özer (Boluspor), Evren Özyiğit (Denizlispor), Ferhat Bıkmaz, Güray Vural (Denizlispor), Çağdaş Atan (Mersin İdmanyurdu), Mezenga (Orduspor)
Gidenler: Bilal Özdemir (Tavşanlı Linyit), İsmail Özeren, Osman Bozkurt, Fatih Kara, Şehmuz Özer