16 Ağustos 2012 Perşembe

Robin van Persie, Manchester'in Kırmızısında


"Önümüzdeki sezon sözleşmemi yenilemeyeceğim" dediğinde aslında Arsenal ile arasındaki bağlar kopmuştu Hollandalı yıldızın. Kariyerinin en parlak sezonunu hiç kupa alamadan kapatmış olması bile Arsenal'den ayrılma isteğini anlamak için yeterliydi. EPL'de 30, ŞL'de ise 5 gol attığı sezonu eli boş kapadı RVP. Adı transfer sezonunun başından beri Real Madrid, Manchester United, Manchester City ve PSG ile anılıyordu zaten golcü oyuncunun. O kararını talipleri arasında kupa kaldırma ihtimali en yüksek olan ve en sistemli takım olan ManU'dan yana kullandı.

Manchester United, geçen sezonu sakatlıklarla boğuşarak geçirdi ve buna rağmen sezonu averaj ile 2. olarak bitirdi. Diğer yandan ise geçtiğimiz sezonu kupa alamadan kapatmış oldular ve şampiyonluğu en ezeli rakipleri olan şehrin mavi yakasına, Manchester City'e kaptırdılar. Bu bakımdan ManU'ya bu sezon için takımı ileriye taşıyacak transfer hamlesi şarttı ve önce Kagawa sonrasında ise Robin van Persie transferleri ile rakiplerine gözdağı vermiş oldular. 

Manchester City ise bu sezon transferde ağır kalmış durumda, aşırı derecede transfer yaptığı için kadrosu fazla şişkin olan City daha çok nokta transferler peşinde koşuyor (alışılmadık şekilde) ve oyuna yeni dahil olmuş PSG'den de dolayı, transferde pek başarılı olamıyor. Kadrolarına sadece Jack Rodwell'i katabilmiş durumdalar.

Arsene Wenger için ise durum içler acısı, Robin van Persie'nin ManU'ya gitmesi bile başlı başına ManU'yu şampiyonluk yarışında Arsenal'in bir adım önüne taşımış durumda. Ayrıca Alex Song'un üzerinde de Barcelona rüzgarları esmekte. Arsenal yaptığı transferler ile takımı bir taraftan toplayıp güçlendirirken, elinden kaçırdığı oyuncular yüzünden de sürekli olarak yeni açıklar vermekte. Arsene Wenger bu durumdan sıkılmadığı sürece Arsenal üst sıralar için mücadele eden takım görüntüsünü koruyacaktır fakat Wenger bu köşe kapma oyunundan sıkılırsa Arsenal lige erken havlu atabilir.

EPL'de bu sezon, geçtiğimiz sezondan daha büyük bir heyecan fırtınası bizleri bekliyor gibi.

Bir Garip Assaidi


Bugün Liverpool resmi sitesinden yaptığı açıklama ile Oussama Assaidi'yi 3 Milyon Pound karşılığında kadrosuna kattığını açıkladı.

Galatasaray'ın transfer gündemine gelene kadar ülkemizde pek tanınmayan bir futbolcuydu Oussama Assaidi. Medya bile kendisinin İstanbul'a gelip Galatasaray yöneticileri ile görüşmesi sonrasında haberdar olmuştu kendisinden. O dönem ufak pürüzler dışında anlaşıldığı söylenmiş hatta yanlış hatırlamıyorsam Assaidi bir süre İstanbul'da kalmıştı.

Heerenveen'in Galatasaray'la daha anlaşmadığı, oyucunun kulüp ile anlaştığı haberleri çıkmış sonra bu transfer arap saçına dönmüştü. Galatasaray ise sezon başından beri asıl hedefi olan Amrabat'ı transfer edince Assaidi'yi unutmuştu.

Daha sonra Assaidi'nin Ajax forması ile fotoğrafları çıktı ve Ajax ile imzanın an meselesi olduğu haberleri dönmeye başladı. Fakat daha önce adı bu transferde pek anılmayan Liverpool araya girerek spekülasyona yer bırakmadan bu transferi sonlandırarak bu yılan hikayesine son verdi.

Galatasaray benzer maliyete sahip (belki Assaidi o dönem alınsa daha ucuza mal olucaktı) iki oyuncu arasından Amrabat'ı seçmiş oldu. Bu hamlenin doğru mu yanlış mı olduğunu ise zaman gösterecektir, futbolcular daha sahaya çıkmadan konuşmak için biraz erken.

İnecek Kalmasın


Yıllardır altyapıya verdiği önemle, yetiştirdiği genç oyuncularla sürekli gündemde olan Arsenal son 2 sezondur takımdan kopartılan yıldızları ile meşhur olmuş durumda.

Barcelona'nın 2 sezon boyunca süren psikolojik müdahaleleri sonucunda kaptan Cesc Fabregas'ı daha fazla elinde tutamayan Arsene Wenger istemeyerek de olsa geçen sezon oyuncusunu Barcelona'ya satmak zorunda kalmıştı. Bunların üzerine Clichy ve Nasri'yi de Manchester City'nin sınırsız para gücü karşısında elinde tutamamıştı.

Arsene Wenger yine elinde kalanları iyi değrlendirmiş, oturmuş sistemi ile takımının ligi 3. sırada bitirmesini sağlamıştı. Takımın yıldızı ise kaptanlık bandını Fabregas'tan alan ve sezonu 30 gol ile tamamlayan Robin van Persie oldu.

Fakat Arsenal treninden, futbolcular; Manchester ve Barcelona duraklarında inmeye devam ediyorlar. Robin van Persie önümüzdeki sezon sona erecek olan sözleşmesini uzatmak istemediğini açıkladı ve Manchester şehrinin kırmızı tarafının bu açıklamanın üstüne 24 milyon pounda Arsenal'i ikna etmesi hiç de zor olmadı. Diğer tarafta ise Barcelonalı futbolcular bu sefer de Alex Song üzerinde çalışmalara başlamış durumdalar, Fabregas trasnferindekine benzer bir şekilde Song hakkında sürekli demeç verip transfer olması gerektiğini vurguluyorlar. Bu koşullar altında Alex Song'un da Arsenal'de daha fazla durması zor gibi duruyor.

Arsene Wenger ise ne kadar isyan etse haklı, 2 sezondur takıma direk olarak katkı yapabilecek oyuncular transfer edebiliyor ve Fabregas,Nasri,van Persie... gibi yıldızlarını satmak zorunda olmasaydı önümüzdeki sezon rahatça EPL'nin şampiyonluk adayları arasında sayılabilecek bir kadrosu olacaktı.


Arsenal'in Nasri, Clichy, Fabregas, van Persie transferlerinden kasasına koyduğu miktar yaklaşık olarak: 100 milyon €. 

14 Ağustos 2012 Salı

Soyguna Karşıyız, Maça Gitmiyoruz


Daha önce şu yazımda bahsetmiştim, Elazığspor'un maçı İzmir'de yapma sebebinin büyük ihtimalle bilet fiyatından vurgun yapmak istiyor oluşu diye. Ve bugün bilet fiyatları açıklandı; kale arkası 55tl, maraton 105tl, kapalı ise 255 tl olarak. Bunun üzerine taraftar grupları kulüplere tepki gösterdi, 1907Unifeb diğer taraftar grupları ile ortak bir bildiri yayınlayarak "Soyguna Karşıyız, Maça Gitmiyoruz" dedi:


Soyguna Karşıyız, Maça Gitmiyoruz
14 Ağustos 2012
Geçtiğimiz sezonlarda sıkça şikayet ettiğimiz ve eleştirdiğimiz fakat her sezon başında bir umutla, "acaba" diyerek düzelmesini beklediğimiz Anadolu kulüplerinin fahiş bilet fiyatı politikasının bu sene de aynısı gibi devam edecek olması ve bunun daha ilk haftadan ortaya çıkması bizleri umutsuzluğa sevk etmiştir. Görülmektedir ki; futbolun asli bir unsuru, olmazsa olmazı olan taraftarları, üzerlerinden para kazanacak bir topluluk olarak görmek Türk futbol yöneticilerinin iflah olmaz bir hastalığıdır. Bu hastalık Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısını, taraftar ekonomisini ve futbol seyircisinin gelir durumunu düşünmeyi engelleyen, gözleri kör ederek yalnızca gelecek birkaç milyon doları hayal ettiren bir hastalıktır.

Takımına bağlı olan taraftarların tutkusundan, takımını yalnız bırakmama arzusundan yararlanmaya çalışılması en hafif tabirle ayıptır. Kulüplerin ve kulüp yöneticilerinin bu ayıbına bizler alet olmak istemiyoruz. Bizler maça gitmiyoruz ve tüm taraftarlarımızdan bilet satın almamalarını, maça gitmemelerini ve taraftarı soyma planını boşa çıkarmalarını bekliyoruz. Kulübümüzden ise bu tür bilet fiyatı uygulanan deplasmanlarda Fenerbahçe tarafı için bilet talep etmemesini ve her şartta takımının yanında olmaya çalışan Fenerbahçe taraftarının haklarını korumasını rica ediyoruz.

Başta TFF olmak üzere futbolu yöneten unsurlara da bir kez daha çağrı yapıyor, son derece komik ve rezil durumlara sebep olan bilet fiyatlandırması konusunda kulüplere standart getirilmesini ve futbolun çekici hale gelmesindeki en büyük pay sahibi olan taraftarların zalim yöneticilere karşı korunmasını istiyoruz.

FENERBAHÇE TARAFTARLAR BİRLİĞİ




Son gelen haberlere göre, taraftarın tepkisi sonucunda bilet fiyatları; kale arkası 40tl, maraton 80tl, kapalı ise 200tl olarak değiştirildi.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Bu İşte Bir Saçmalık Var


Fenerbahçe'nin Süper Kupa ilk 11'i şu şekildeydi:
Volkan, 
Orhan - Bekir - Egemen - Hasan Ali Kaldırım
Mehmet Topal - Cristian
Mehmet Topuz - Alex - Caner
 Kuyt 

Aykut Kocaman'ın bu oyuncuları yedeklemesi veya taktiksel değişikliğe gitmesi durumunda yararlanacağı yedek kulübesinde ise: Mert, Selçuk, Stoch, Krasic, Recep, Sow, Semih oturuyordu.

Fenerbahçe'nin tek forveti olan Kuyt'u yedek kulübesinde 2 oyuncu yedekliyor Sow ve Semih. Semih ve Kuyt'un benzer özelliklerde olduğunu ve Fenerbahçe'nin yabancı sınırlamasında sorunu olmadığını düşünürsek kulübedeki Semih tercihi oldukça yanlış gözüküyor.

Peki defans hattını kim yedekliyordu?
Stoch, Krasic, Recep üçlüsünün; Caner, Mehmet Topuz, Alex üçlüsünü yedeklediği bariz gözüküyor. Peki Bekir, Egemen, Orhan, Hasan Ali 4'lüsünden biri sakatlansaydı oyuna kim girecekti?

Diyelim ki Caner sol beki yedekliyor, hadi Orhan yerine Mehmet Topuz oynarı da kabul ettik diyelim; Bekir veya Egemen'in yerine Selçuk Şahin mi oyuna girecekti? Serdar Kesimal nerede? Rakibin pas trafiğini keseceği bu kadar belli olan bir maçta ligin en iyi pas yapan stoperi olan Serdar neden kadroda bile yok?

Antremanlarda takımın yıldızı denilen Salih niye yedekler arasında bile yok, oyunun seyrine göre oyun 4-3-3'e döndürülmek istese orta sahanın göbeğine Alex mi çekilecek? Yoksa Mehmet Topal- Cristian- Selçuk üçlüsüyle fantastik denemelere mi imza atılacaktı?

Bu durum sadece bu maça özgü olsaydı bu kadar sert eleştirmek durumunda kalmazdım fakat 2 hafta önceki Vasuli maçında da forvette Semih ve sahada da Kuyt varken yedek kulübesinde Sow ve Bienvenü birlikte oturuyorlardı. Aykut Kocaman'ın taktiksel olarak eleştirilmesini geçtim fakat yedek kulübesindeki bu saçma tercihler ve belirli bölgelere yığılmalar maç içindeki zorunlu değişikliğe gerek duyulan dakikalarda takımı yakabilir.

İşin hoş tarafı takım daha ne kadar kötü olabilirdi ki? Varsın Selçuk Şahin stoperde oynasın ne olacak.

Süper(!) Fenerbahçe


Volkan maçında başında sakatlanmasa, Cüneyt Çakır Kuyt'a yapılan harekete faulü çalsa şu an farklı şeyler konuşuyor olurduk. Ama bunlar asla bu maçın bahanesi olmamalı, Fenerbahçe dün maçı kazanma isteği ve taktik disiplini olmayan bir oyun ortaya koydu, bireysel olarak istekli oyuncuların çabaları golleri getirse bile genel şablonun galibiyeti getirmiyeceği belliydi.

Fenerbahçeyi taktiksel ve biraysel olarak ayrı ayrı değerlendirecek olursak,

Taktiksel olarak:
Galatasaray'ın pres gücü yüksek forvetleri defansla orta saha arasına girerek bütün pas trafiğini kitledi. daha geçen haftanın başından Umut-Elmander ikilisi oynayacağı belliydi ve bu ikilinin en büyük özelliğininde pres yapmak olduğunu bilmeyen yok. Fakat bu sorun karşısında hiç önlem alınmadığı ilk dakikadan ortaya çıktı, defans oyuncuları pres karşısında ne yapacaklarını şaşırdı ki daha maçnda başında Bekir'in pas hatasından Galatasaray golü buluyordu.
Orta saha yokları oynadı üst üste pas yapamadığı gibi defansa da yardım etmedi ve transferin şart olduğu adeta gözümüze soktu. Yönetimin hala transferi kapattık demesi şaka gibi. Bu orta saha ile sezonu bitirmek deli cesareti ister.
Takımın hücum hattı geleceğe yönelik iyi sinyaller verse de taktik yüzünden etkili olamadı. Alex rakip defans içinde erirken doğal olarak Kuyt topla buluşamadı. Aykut Kocaman, Kuyt'ın sürekli rakip defansın içinde ayakta kalabilmesini iyi okuyamadı, halbuki Sow'u daha erken oyuna alsa veya maça Sow ile başlasaydı, Kuyt Sow ikilisi Semih Dany ikilisine çok rahat üstünlük kurabilirdi, bu durumda da Fenerbahçe uzun toplarla bile rakibi tehdit edebilirdi ama bu hamle 90'da gelince hiçbir işe yaramadı.

Bireysel olarak bakacak olursak:

Volkan: daha maçında başında sakatlandığı için hakkında bişey söylemek zor.
Mert: daha maça ısınamadan hatalı bir çıkış ile gol yedi, golün baskısıyla da 1-2 pozisyonda üst üste hatalar yaptı. Mert ilk defa bana kalede güven vermedi, Volkan sakatlanmasaydı ilk 2 golü yemezdik.

Orhan Şam: Geçen sene görev aldığı maçlarda defansif yönü kuvvetli gözüktüğünden beğenmiştim, fakat eksik tekniği pres altında çok göze battı, hücuma çıkmaya çalışırken de sürekli arkasında boşluklar verdi.
Bekir: Tek hamlede başarılı bir stoper fakat topla oynama özelliği olmaması takımı zor durumda bırakıyor, pres yedikçe saçmaladı ne yapacağını şaşırdı, yanında sürekli arkasını kollayacak sıkıştığında gelip ayağından topu alacak bir oyuncuya ihtiyaç duyuyor sürekli olarak, bu tip yardım gelmeyince de hataları iyice göz önüne çıktı.
Egemen: Baskıya rağmen savunmada çok fazla bocalamadı, pas konusunda da Bekir kadar sıkıntı yaşamadı. Yanına Yobo monte edildiğinde Lugano'yu aratmayacağının sinyallerini verdi.
Hasan Ali Kaldırım:  Maçın genelinde fena bir oyun ortaya koymadı, önündeki ve yanındaki oyuncular ile uyumu arttıkça daha da iyi olacağının sinyalini verdi. Galatasaray'ın sağ kanattan etkili olamamasında büyük pay sahibiydi.

Mehmet Topal: Orta saha da hiç bir varlık gösteremedi, defansif anlamda bişeyler yapmaya çalıştı fakat kısıtlı olan oyun kurma yeteneği pres altında yok oldu ve orta sahanın hakimiyetinin Galatasaray'da olmasının en büyük sebeplerinden biri oldu.
Cristian: Bazen haksız eleştirildiğini düşünsem de dün rezalet bir oyun sergiledi, defansif olarak varlık gösteremezken, takım hücuma çıkarken de sürekli rakip oyuncuların arasında markajda kaldı, topu almak için ekstra çapa sarf etmeyince de takımın direncini düşürdü.

Caner: Maç boyunca birşeyler yapmaya çalıştı, çabaladı ama yapamadı. Son dakikadaki gereksiz hareketi yapıp penaltıya sebep olmasaydı belki kötünün iyisi olarak nitelendirilebilirdi, fakat son derece saçma sapan bir hareketle rakip 10 kişiyken maçı rakibe hediye etti adeta.
Mehmet Topuz: Sağ kanatta yine boş çabaladı, o bölgenin oyuncusu değil fakat yine de azimli gözüktü. Maçın son bölümünde orta sahanın merkezinde oynadı, o bölgeye alıştığında verim alınabileceğini gösterdi.

Alex: Arkasından destek gelmeyince doğal olarak maç içinde çok gözükmedi, her zamanki sert kavisli orta şeklindeki frikiği baraja çarpınca gol oldu.

Kuyt: Nokta transfer olduğunu gösterdi, yaşına rağmen ikili mücadelelerde rakip defansı zorladı, pres yaptı, koştu çırpındı, saçma sapan bir karambolde de golünü attı. Takımın hücumda çoğalabilmesinin tek başına sağladı.

Milos Krasiç: Takımı hiç tanımadan maça çıktığını ve çok az süre alabildiğini düşünürsek fena oynamadı, topu saklamayı başarabilen ve etkili orta açabilen bir oyuncu olduğunu gösterdi.  Forvet arkasına kayıp Alex'in sağa kaymasına sebep oldu bu şekilde hücumda takımın varyasyon denemesine de imkan verdi. Daha net bir analiz için 1-2 hafta daha geçmesi lazım.

Sow: Maçın son dakikasında oyuna girdi, tek pozisyona girdi onda da rakip defansı gayet zorladı. Daha erken oyuna girseydi dengeleri değiştirebilirdi belkide.

Genel olarak bakacak olursak; bir orta saha transferi ve yeni gelen oyuncuların adaptasyonu atlatması ile kadro gayet güzel şekillenmiş olacaktır. Fakat asıl sorun Aykut Kocaman'nın kafasında bitmekte, takımı böyle defansif korkak oynatacaksa kim oynarsa oynasın performans beklemek hayal, Aykut Hoca oyunu rakip sahaya yıkıp sürekli gol arayan bir Fenerbahçe düşlemediği sürece Fenerbahçe kimseyi tatmin etmeyecektir.


3 Ağustos 2012 Cuma

Yobo'nun Önemi


2 sezon önce transfer döneminin son dakikalarında Everton'dan kiralanmıştı Yobo. O dönem Bilica'yı kesicek olması nedeniyle daha gelmeden taraftarın sevgilisi olmuştu Nijeryalı stoper. 2 sezon art arda kiralanmasının ardından yaşını da hesaba katan Yobo bu sezon için artık kiralık olarak gelmek istemiyorum bonservisimi alın demişti, bu aşamadan sonra da transferi arap saçına döndü. Yobo bu bakımdan haklı çünkü 31 yaşına gelmiş olan oyuncunun bu transfer büyük ihtimalle son transferi olacak ve kiralık olarak gelmesi önümüzdeki seneden itibaren açıkta kalması ve yaşından dolayı klüp bulmakta zorlanması manasına gelecek. Dün itibari ile KAP'a görüşmelere başlandığı açıklandı ve 1-2 gün içinde Yobo'nun tekrardan takıma katılmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Fenerbahçe'nin defans kurgusu bakımından Yobo'nun transferi büyük önem taşıyor. Geçmiş yıllara baktığımızda Fenerbahçe defans hattında birbirini tamamlayan ikililerin müthiş başarılarını görüyoruz. Högh-Uche , Tomas-Luciano, Edu-Lugano, Yobo-Lugano, Yobo-Bekir; bu defans hatlarının hepsi Fenerbahçe'de başarılı olmuş ve takımın başarısında önemli pay sahibi olmuş ikililer. 3 sezon önce ise birbirini tamamlamayan aynı tarzda olan Bilica-Lugano ikilisi ise çok yoğun eleştiri almıştı.
Bu ikililerin ortak özelliği ise, ikilideki stoperlerden biri daha savruk agresif oyun yapısı benimserken, diğerinin ise arkadaşının açığını kapatan serin kanlı ve topu oyuna sokan isim rolünü benimsiyor olması.
Misal Lugano'nun açıklarını kapatmak ve defanstan top çıkartmak için fazlasıyla efor sarf eden Edu kendi kalesine gol attığı için eleştirilmitşi, ama Lugano'nun arkasında onun açıklarını bu kadar toparlayan Edu olmasaydı Lugano taraftarın sevgilisi haline gelmezdi. Benzer şekilde sahada sürekli savaşan rakibi bezdiren bir Lugano olmasaydı da Edu defansif özelliklerini bu kadar iyi gösteremezdi.
Bilica ve Lugano birlikte oynarken ikisininde savruk stoper olmaları defansın fazlasıyla zorlanmasına sebep olmuştu. Fakat Yobo-Bekir ikilisinde Bekir'in formunu bulmadan önceki döneminde Yobo Bekir'in açıklarını kapatmak için fazlasıyla efor sarfetmiş fakat Bekir formunu bulduktan sonra gayet uyumlu bir ikiliye dönüşmüşlerdi geçtğimiz sezon.

Bu sezon stoperde Serdar-Bekir-Egemen üçlüsünden, Bekir ve Egemen savruk, Serdar ise daha derli toplu ve top yapabilen stoper kimliğinde. Serdar kendisinden beklenen fizik seviyesine ulaşmış olsaydı eğer Yobo yerine zamanındaki Lugano hamlesi gibi, biraz daha genç hırslı yıldızı parlayabilecek ya da yıldızı parlamış bir stoper alınabilinirdi. Fakat şu an Serdar'ın bir türlü istenilen formda olmaması Bekir ve Egemen'in ise arkalarında açık verebilecek, topu oyuna sokmada sıkıntı yaşayan stoperler oluşu nedeniyle Fenerbahçe'nin acil ihtiyacı olan şey, arkadaşının hatalarını kapatabilecek tecrübeye sahip, soğukkanlı ve top yapabilen bir stoper. Bu transfer için kumar oynamak yerine 2 sezondur takımda olan arkasındaki kaleciyi ve yanındaki arkadaşlarının büyük bir kısmını tanıyan, şehire ve lige adapte bir oyuncu olan Yobo'nun transferi şu an çok doğru bir hamle.

Özellikleri nedeniyle Lugano'ya çok benzeyen Egemen'in yanına monte edilecek Yobo ile birlikte Fenerbahçe'nin bu sezon top geçer adam geçmez tarzda gayet oturaklı bir defans hattı olacaktır.

Milos Krasic Fenerbahçe'de


Aykut Kocaman'ın göreve ilk geldiği günden beri hedefleri arasında olan Krasiç; geliyordu, gelmiyordu, derken dün itibariyle Fenerbahçe'ye imza attı ve bugün 14.30 da İstanbul'a iniyor.
Bonservis bedeli için Juventus'a 7 Milyon € ödenen Sırp yıldızın kendisine de 4 yıllık imza karşılığında, yıllık 2,3 Milyon € ödenecek.

Krasiç'in taktiksel olarak ne katabileceğinden, neden transfer edildiğinden önce Juventus performansına göz atalım:
2 sezon önce yine isminin Fenerbahçe ile anılırken, 15 Milyon € bonservis bedeli karşılığında Juventus'a gitmişti. İlk sezonunda yerine transfer edildiği Nedved'in eksikliğini hissettirmemiş, 33 lig, 6 Avrupa Kupası maçı olmak üzere Juventus forması ile çıktığı 41 maçta 9 gol 9 asistle oynamış ve dikkatleri üzerine çekmişti. Fakat geçtiğimiz sezon yeniden yapılanmaya giden ve şampiyonluk ipini göğüsleyen Juvetus'ta fazla forma şansı bulamadı ve çıktığı 9 maçta 1 gol atabildi.



Fenerbahçe'nin geçtiğimiz 2 sezonda çok sırıtmasa da ciddi bir sağ açık problemi mevcuttu. Mehmet Topuz sağ kanat orjinli bir oyuncu olmadığından o bölgede daha çok sağ iç gibi oyuna müdahil oluyor ve Gökhan Gönül tüm kanadı tek başına kat etmek durumunda kalıyordu ki son 2 sezondur Gökhan'ın performansındaki düşüş de göz önüne alındığında sağ taraf hücum olarak güçsüz kalıyordu. O bölgede Dia, zaman zaman Özer denendi fakat daha da kötü performans alındı. Kuyt transferi sağ kanat için umutları arttırmışken, Krasiç'in de transfer edilmesi sağ kanadın bu sezon Fenerbahçe'nin hücum varyasyonlarında en önemli bölge olacağının göstergesi.

Krasiç'in yedek olsun diye transfer edilmediğini düşünürsek; Stoch ve Krasiç kanatlardan ileriye top taşıyan, ters kanattan atak geldiğinde ceza sahasına girip o bölgeyi kalabalıklaştıracak hücum kanatları kimliğinde olacaklardır. Kuyt ise daha çok forvet hattında görev alıcak, gerekli durumlarda Krasiç ile değişmeli oynayacak gibi duruyor.

Krasiç'in kendisini tekrardan gösterebilmesi, Cska günlerindeki performansına dönemebilmesi için Fenerbahçe büyük bir şans. Fenerbahçe açısından ise hem gerekli bölgeye yapılmış bir transfer hem de maliyet bakımından uygun bir hamle. Krasiç'in 2 sezon önce 15 milyon €'ya transfer olduğu ve ilk sezonunda Juventus taraftarının gözdesi haline gelecek bir performans sergilediği düşünülecek olursa 7 milyon €gayet ucuz bir bonservis bedeli. Krasiç tekrardan kendisini bulması halinde, çok rahat 10 milyon €'nun üzerine satılabilecek bir isim.


Şimdi gözler Fenerbahçe'nin asıl transfer ihtiyacı olan bölgesi olan ortasahanın göbeğine yani Emre'nin yerine yapılacak olan transferde. O bölgeye yapılacak nokta bir transfer ile Fenerbahçe yıllardır özlenen, hızlı ve pasa dayalı oyununu sahaya sürebilir.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Arabaların Banega Düşmanlığı


Transfer döneminin başlarında adı bir dönem Fenerbahçe ile anılan Valencia'nın Arjantinli ortasahası Ever Banega yine arabasıyla sorun yaşamış.

Şubat ayında benzin almak için arabasından indiği sırada, el frenini çekmeyi unuttuğu arabası hareket etmeye başlamış, Banega da arabasını durdurmak için müdahale etmiş ama kontrolden çıkan araç Banega'nın ayağını ezip bileğini kırmasına yol açmıştı. Yıldız fubolcu bu olaydan sonra sezonu kapatmıştı.

Arjantinli yıldız bu olayın ardından sağlığını toparlamış ve Valencia'da antremanlara çıkmaya başlamış. Fakat bugün yeni aldığı Ferrari 340 Modena'sı ile antremanlara gelen futbolcu, antremandan sonra arabasını çalıştırdıktan sonra araç alev almış, yangını söndürmek için tesislere geri koşan Banega malesefki başarılı olamamış ve yeni arabası hurdaya çıkmış. Neyse ki yıldız futbolcu bu sefer yara almamayı başarmış.

Bundan sonra Banega herhangi bir arabaya binmeden önce 2 kez düşünecektir.


29 Temmuz 2012 Pazar